Göç Karma Sergi - 12-28 Mart 2022

 



    15 Katılımcı ile gerçekleşen karma sergide farklı malzeme ve teknikler ile göç kavramı çevresinde şekillenmiş 22 eser yer almaktadır. Katılım gerçekleştiren sanatçılar; Asuman TEKGÖNÜL, Bahar SOĞUKKUYU, Burcu GÜLAY TAŞÇI, Çağdaş ÜLGEN, Demet İPER DİCLE, Eda NERGİZ, Feriha DAĞLI, Figen GÜRSOY, John VILLER, Levi VILLER, Nazif KURŞUNLU, Özlen YÜCELMİŞ,Gülderen DEPAS, Halil YOLERİ, Pınar Çalışkan GÜNEŞ. Serginin koordinasyon, yerleştirme ve sunumunu; Kollektif Sanat İzmir topluluğu olarak, Bahar SOĞUKKUYU, Çağdaş ÜLGEN, Feriha DAĞLI gerçekleştirmiştir.

Sergide yer alan çalışmalar;


                 


Etkinlik açılışından kareler;














----------------------

12 Mart 2022

Sözlü açılış sunumu;

    Göç kavramı çok boyutlu bir kavram olmasına karşın ilk olarak olumsuz çağrışımları ile aklımıza gelmektedir. Bunun nedeni hem göçün genellikle bir zorluk karşısında oluşmasından hem de önemli göç nedenlerinden birinin savaşlar olmasından kaynaklanmaktadır.

    Devletlerin zorunlu yer değiştirmelerinin yanında savaştan kaçan insanlar da zorunlu göçlerin en üzücülerini gerçekleştirmektedirler. Gelişmiş düşünsel yapısına karşın insanlığın sorunlarını şiddet ve savaşla çözmeye çalışması büyük bir insanlık ayıbıdır.

    Türkiye tarihi ve coğrafi yapısı nedeni ile tarihin farklı dönemlerinde farklı insan topluluklarının zorunlu göçlerine hem ev sahipliği yapmış hem de neden olmuştur. Bu özelliğinin yanı sıra savaştan kaçan farklı insan topluluklarına da ev sahipliği yapmıştır. Yeri gelmişken göçmen ve mülteci arasındaki farkı da belirtmekte fayda var. Göçmen farklı sebepler ile hareket halinde olan insan gruplarına verilen daha genel kapsayıcı ortak bir isimlendirmekteyken mülteci statüsü genellikle savaştan kaçarak sığınma amacı ile gelen dezavantajlı insan gruplarını nitelemektedir. Türkiyenin tarihinde Yunanistan ile gerçekleşen zorunlu yer değiştirmeye de “mübadele” bu duruma maruz kalanlara ise “mübadil” denmektedir.  Osmanlı döneminde Avrupa’da kalıp ardından zorunlu yer değiştirme ile Türkiye topraklarına dönen müslüman mülteciler ise “muhacır” olarak adlandırılmıştır. Diller toplumların kendi içlerinde önem içeren konular çevresinde çeşitlenmektedirler. Mülteci konusunda dilin eklenen terimler ile bu derece çeşitliliğe sahip olması, Türkiye coğrafyasında konunun sahip olduğu önemi bizlere işaret etmektedir. 

    Zorunlu göç ettirilmiş gruplar bu duruma alışık olmayan göçebe gruplara göre daha zor şartlar ile mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Yerleşik hayata alışan bir toplumun bir anda yeni bir kültüre uyum sağlaması hele ki bu yer değiştirme yüksek sayılarda ve aniden gerçekleşirse oldukça güçtür. Çoğu zaman yanlarına sermaye birikimlerini de almadan hareket eden bu gruplar vardıkları toplumda oldukça dezavantajlı bir topluluk oluşturmaktadırlar. Çoğu zaman dillerini bilmedikleri, kültürüne hakim olmadıkları  toplumda kolaylıkla ötekileştirilmektedirler. Bu durumun sonucu olarak göçmenler hor görülmekte ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Çoğu zaman göç ettikleri coğrafyada en istenmeyen işleri ancak bulabilen düşük ücretlere razı gelmek zorunda kalan üçüncü sınıf bireyler olmaktadırlar.

    Her türlü göçün çeşitli olumsuz etkileri olduğu gibi olumlu dönüştürücü etkileri de bulunmaktadır. Göçmenler taşındıkları kültüre daha iyi bir gelecek için gelmekle birlikte yanlarında kendi kültürlerini de taşıyarak gelmektedirler. Her ne kadar azınlık olarak geldikleri kültürde rolleri kültürlerini korumaktan çok uyum sağlamakta olsa, bu taşınma ve birlikte yaşama sürecinde yeni geldikleri kültür ile yaşadıkları etkileşim hem göçmenleri hem de göçmenlerin geldikleri kültürleri belirli ölçülerde dönüştürür. Birbirlerine farklı oranda karıştırılan iki sıvıya benzer biçimde bu süreç içerisinde karşılıklı kültürler birbirlerine karıştıkları ölçüde etkilenerek birbirlerine de dönüşmektedirler.

    Serginin içerisinde yer alan çalışmalar Göç Konusunu farklı açılardan çeşitli sanat disiplinleri ve malzemeleri ile ele almaktadır. Bu konuşmayı yapma şansını bana tanıdığı için Sayın Feriha Dağlı’ya ve beraber serginin kurulumunda emek verdiğimiz Sayın Bahar Soğukkuyu’ya teşekkür ederim. Çalışmaları ile sergiye katılan emeği geçen tüm sanatçı dostlara, Pintura Urla Sanat Galerisine ve buraya gelerek bizlere katılan herkese teşekkür eder keyifli deneyimler dilerim.


Çağdaş ÜLGEN

-----------------------------------------------------------------------------------------

Mübadele Örtüsü


    ÇOCUKLUĞUMUZ BİZE ANLATILAN HİKAYELER VE MASALLARLA ŞEKİLLENDİ. EN GÜZEL HİKAYELERİ BÜYÜKANNEMDEN DİNLEDİM. KUZİNENİN SICAKLIĞINDA ONUN OTURDUĞU DİVANIN ÜZERİNDE  OYNAR FIRSAT BULDUĞUMDA  HEMEN DİZLERİNE YATARDIM. YILLARCA ÇALIŞMAKTAN  BOZULMUŞ PÜTÜRLÜ ELLERİYLE SAÇLARIMI OKŞARKEN, UZAKLARA DALAN  GÖZLERİ NEMLENİRDİ. YUMUŞACIK  SESİYLE ANLATTIĞI HİKAYELERİN GERÇEK OLDUĞUNU ANCAK BÜYÜDÜĞÜMDE KAVRAYABİLDİM.

    ‘DÜŞMANLAR GELİYO KAÇIN’  DENİLDİĞİNDE BÜYÜKANNEM 14  YAŞINDAYMIŞ. YAŞANAN SIKINTILI OLAYLARDAN SONRA ARTIK CAN GÜVENLİĞİNİN OLMADIĞINI ANLAMIŞLAR.O GECE HERKES KENDİNCE ÖNEMLİLİK SIRASINA GÖRE PARA, ALTIN, YİYECEK, GİYSİDEN OLUŞAN ÇIKISINI HAZIRLADIĞINDA BÜYÜKANNEM  GECELER BOYU GAZ LAMBASININ  IŞIĞINDA  ÇEYİZ OLARAK İŞLEDİĞİ ÖRTÜLERİNİ, DANTELLERİNİ BİR BOHÇA YAPIP SIRTINA VURMUŞ. MAKEDONYANIN GRATES KÖYÜNDEN  TÜRKİYE'YE DOĞRU AYLARCA SÜREN YOLCULUK BAŞLAMIŞ. YAYAN YOL ALAN ÇOLUK- ÇOCUK, YAŞLI -GENÇ, KADIN- ERKEK BİRSÜRÜ İNSAN… TAM TUNA NEHRİNDEN GEÇERKEN AYAĞI TÖKEZLENEN BÜYÜKANNEMİN BOHÇASI NEHRE  DÜŞMÜŞ, BÜYÜKANNEM AĞLAMAYA BAŞLAMIŞ. ELBİRLİĞİ İLE BOHÇAYI ÇIKARIP,SIRILSIKLAM OLAN ÖRTÜLERİ, DANTELLERİ ÇALILIKLARIN ÜZERİNE SERİP KURUTMUŞLAR..

    BU GÖRÜNTÜYÜ PEK ÇOK KEZ GÖZÜMDE CANLANDIRIP DÜŞÜNDÜM.BİR GECEDE TOPARLANIP  ÇIKIP GELDİKLERİ, ADETA SÖKÜLDÜKLERİ BU TOPRAKLARI HİÇ GÖREMEDEN ÖZLEMLE BİR ÖMÜR YAŞADILAR. SEVDİKLERİNİN BİR KISMI İLE BAĞLARI KOPTU YADA TÜMDEN KAYBETTİLER. BİZİM ORALAR DİYE BAŞLAYAN NE ÇOK CÜMLE KURDULAR, YEMEKLERİYLE, ADETLERİYLE, ŞARKISIYLA, TÜRKÜSÜYLE, MANİSİYLE, OYUNLARIYLA HEP ANDILAR.

Feriha DAĞLI

---------------

Resim:  Eşitiz ve aynıyız, 68x86cm, deri üzerine yağlıboya, 2016

 EŞİTİZ VE AYNIYIZ!...Öyleyse bu şiddet neden?

          "... resimler yalan söylemezler ama baştan sona bütün öyküyü/hikayeyi de anlatmazlar. Onlar sadece geçen zamanın bir kaydı, dışarıdan görünüşün kanıtlarıdır."               Paul Auster 

          Yaklaşık 75 bin yıl önce, şimdiki insanın ataları Homo Sapiens’ler Afrika’dan yola çıktı ve dünyaya yayıldı. Bugün teknolojik ilerlemeler sonucunda insanoğlunun gen haritası çıkarıldı ve artık DNA’lara göre yapılan ırk testleriyle milletlerin akrabalık ilişkileri belirlenebiliyor. Atalarımın ataları ve çok daha öncesi biz hep bu topraklarda büyüdük diyen Alman, Fransız ya da bir Kübalının DNA’sında çok yüksek oranda Avustralya, Rusya ya da Avrupa kökeni saptanabiliyor. 

         Yuval Noah Harari’ye göre birçok canlı türünü yok eden Homo Sapiens savaşçı bir tür ve bu nedenle de bin yıldan fazla yaşayamayacak ve birbirlerini yok edecekler.  En çok da savaşlar ve terör olayları nedeniyle göç eden insanlar sonunda başladıkları noktaya dönecek gibi. 

         21. yüzyıla Distopik bir düşünce yapısıyla baktığımızda teknolojinin getirdiği insanca yaşam, yine onun ürettiği silahlarla yok ediliyor. 

         Deri üzerine yağlıboya olarak yaptığım resim ise, ataları 500 yıl önce Engizisyondan kaçarak dünyaya yayılan Sefarad Yahudilerinden sadece biri…                                                                                                           

                                                                                                                 Gülderen DEPAS













Comments